Hafızanın Büyülü Dünyası Chungking Express (1994) Filmi Tanıtımı

  • 03 Mayıs 2022
  • 469 kez görüntülendi.
Hafızanın Büyülü Dünyası  Chungking Express (1994) Filmi Tanıtımı

Filmin Türkçesi Hong Kong Ekspresi.  PC 223 ve PC 663 farklı yerde çalışan iki ayrı polistir. İkisinin ortak yanı ise sevgilileri tarafından terk edilmiş olmaları ve aynı yerden yemek yemeleridir. Birbirini tanımayan bu iki insanın benzer yaşantılarını ve aşk acılarının nasıl üstesinden geldiklerini anlatan film, aşkın kişiselliğine bakış açısı sunuyor.

 

Chungking Express Filmi Detayları

 

  • Eğer Love Actually tarzı, tesadüfler üzerine kurulan küçük sürprizli filmleri seviyorsanız, izlemekten zevk alacağınız filmler arasında olması muhtemel bir film.
  • Film, Wong Kar-wai’in genel hüzünlü havasından biraz daha uzak bir yapıda. İçerisinde küçük dramlar olduğu kadar canlı renkler de bulunmakta. İzlerken gülebileceğiniz filmlerden.
  • Filmin müzikleri oldukça tanıdık. Bolca California Dreaming şarkısını dinlediğimiz gibi, yer yer Cranberries’in Dreams şarkısının farklı versiyonu da kulağımıza ilişiyor.
  • Film, daha çok aşkın tek kişilik olduğunu ve her insanın bu duyguyu kendine göre yorumlayarak yaşadığını vurgulamakta.
  • Wong Kar-wai’ın vazgeçilmez iki oyuncusu olan Tony Leung ve Faye Wong’un başarılı uyumu bu filmde de gözlerden kaçmıyor. Filmin ilk hikayesinin başrol karakterini canlandıran Takeshi Kaneshiro ise filme güzel bir masumluk katıyor.
  • Film 90’lı yılların en başarılı romantik filmleri arasında yer almakta, Tarantino’nun başucu filmlerinden.
  • Kendinizi yalnız hissettiğiniz bir zamanlamada izlemeniz, bu filmi sevdiğiniz filmler arasına alma sebebiniz olabilir.

 

Chungking Express Sık Sorulan Sorular

Burası filmle ilgili akla takılan “ya neden neden” diyip kafayı yiyebilmeye kadar götürecek sorulara adanmıştır.Filmi seyretmeyenlerin okuması bir faciaya yol açabilir.

“Ona en yakın olduğum mesafe bu kadardı, ve 55 saat sonra ona aşık olacaktım.” PC 223

Film, başından sonuna kadar tesadüflerden ve tesadüflerin insan ilişkileri ile nasıl alakalı olduğunu anlatıyor.

 

Film, iki hikayeden oluşurken, filmin ilk hikayesini yaka numarası PC 223 olan polis ile açıyoruz. Kendisi Nisan ayında beş senelik kız arkadaşı tarafından terk edilmiş, aşk acısı çekmekte. Belirsizlik içerisinde kız arkadaşından haber beklerken bir karar veriyor. 1 Mayıs doğum günü. Kız arkadaşı ise onu Nisan ayında terk etmiş.  1 Mayıs’a kadar kız arkadaşı onu ararsa ilişkileri hala devam ediyor olacak ama 1 Mayıs’a kadar aramazsa ilişkileri bitmiş olacak. İlişkilerine son kullanma tarihi olarak doğum gününü seçen PC 223, bu süreci son kullanma tarihi 1 Mayıs olan ananas konservelerini yemekle değerlendiriyor. Eski kız arkadaşı ananası çok seviyor ve her 1 Mayıs tarihli ananas konservesi onun için bir umut.   Peki kendimize yansıttığımızda bunu nasıl görüyoruz? Hepimiz biten ilişkinin ardından belirli bir süre aşk acısı çekiyoruz. Bahanelerle sevdiğimizin bize döneceğini düşünüyoruz bu süreçte. Çünkü yaşananlar farklıdır, çünkü o farklıdır, çünkü biz farklıyızdır.   Herkesin yaşadığından, hissettiğinden daha farklıyızdır, bu sebeple dönecektir. Bu düşünce sonsuza kadar sürmediğine göre gerçekten bir zamanlaması olmalı. Belki diğer aşık olacağımız kişi ile tanışana kadar, belki de bir şekilde onu unutmayı başarana kadar. PC 223, buna doğum günü tarihi olarak karar verir ve aynı zamanda aşık olduğu kadının sevdiği meyve olan ananas konservelerinin son kullanma tarihi ile bağdaştırır. Çok mu farklı bizim koyduğumuz süreçlerden? Hayır.  

 

Filmin bir yerinde market sahibinden 1 Mayıs son kullanma tarihli ananas konservesi isterken açıklama yapıyor. “Bir ananasın nasıl konservelendiğini biliyor musun? Önce yetiştiriliyor, sonra kesiliyor, sonra kavanozlara konuyor.” Aslında her bir ananas konservesi, onun için ilişkisini temsil ediyor. Aşık olduğu kadının sevdiği meyveyi yemek, aşık olduğu kadına bakmayı, dokunmayı, hissetmeyi temsil ediyor. Bir ilişkinin kurulması kolay mı? Önce beğenmek, sonra içinde filizlenmek, sonra bir araya gelmek. Benzer süreçler, benzer tatlar.  

 

Sonrasında sahne meşhur büfeye geçiyor. Filmin bütün karakterlerinin en az bir kez olsun göründüğü büfe. PC 223, ilişkilerinin son kullanma tarihi gününde, geçmişe dayalı telefon konuşmaları yapıyor. Özellikle bir konuşmasında şahit oluyoruz ki en son beş sene önce görüştüğü kızı aramış. Hepimiz hissettiklerimizde kendimizi farklı hissedebiliriz ama hepimiz, kendimizi yalnız hissettiğimizde telefon rehberimizi geçmişe doğru sıralarız ve yalnız kaldığımızda kimileri gibi kendimizi tek başına bir kafede ya da barda bir şeyler içerken buluruz. PC 223 de tam bu noktada yalnızlığından isyan ederken küçük bir meydan okuyor kendine ve “Kapıdan ilk girecek kadına aşık olacağım.” diyor. Oluyor da.  Burada insan düşünmüyor değil. Aşk şartlanma mı? Gerçekten istediğimizde aşık olabilir miyiz? Aşık olmamız için ne kadar şey bilmemiz ya da görmemiz lazım o kişiyle ilgili? Bu kadar büyütülen bir olgunun bu kadar basit olma ironisi mevcut mu?  

 

Kadın filmde sarı peruklu olarak geçiyor çünkü bir kaçakçı. Göçmenleri kullanarak yurt dışına uyuşturucu kaçakçılığında görev alıyor, şans o ki o gece kendisine aşık olmak isteyen adam ise kendisine en zıt mesleği yapan bir polis. Her şeyi ile zıt olan bu insan ortak bir noktada birbirlerini anlıyorlar. Muhtemelen yalnızlık.  

 

“Ne zaman aşk acısı çeksem, koşuya çıkarım. İnsan koşunca vucudundaki suyu tüketiyor, bu sayede gözyaşı için yeterli su kalmıyor.” PC 223’ü  doğum gününe tam bir dakika kala sahada koşarken görüyoruz. Sahadan ayrılırken çağrı cihazını arkasında bırakmayı tercih ediyor, tam adımını atarken ise çağrı sesi duyuluyor ve Sarışın Peruklu kadın PC 223’ün doğum gününü kutluyor. Bir kez daha yönetmen gözümüze sokuyor ki, bütün insanların en belirgin ortak özelliği, yalnızlık. Bu yaşadığı ise onda başka bir düşünceyi uyandırıyor. Aşkın son kullanma tarihi olsa bile hatıraların son kullanma tarihi olmaz.  

 

PC 223, büfede yemeğini alırken Faye ile çarpışıyor ve diyor ki, “Ona en yakın olduğum mesafe bu kadardı ve 6 saat sonra o başka bir adama aşık olacaktı.”

Tam da burada PC 663 ile Faye’in hikayesine geçiyoruz.

PC 663, rutin hayatını yaşamaktan zevk alan, her gün aynı saatte, aynı yerde, aynı şeyleri yemeyi ve içmeyi seven ve kız arkadaşına oldukça aşık bir polistir. Olağan rutin hayatından inanılmaz keyif alırken, beklenmedik bir anda kız arkadaşı tarafından terk edilir ve kız arkadaşının döneceği düşüncesine saplantılı bir şekilde bağlanır.  

Faye ise, büfede çalışan, sürekli yüksek sesle aynı şarkıyı dinlemeyi seven -ki bu şarkı California Dreaming, hayalperest bir kızdır. Nerede ne yapacağını düşünmez, sadece o ana odaklanan ve o andan zevk almasını bilen bir karaktere sahiptir, PC 663’ün aksine.

Günün birinde PC 663’ün eski kız arkadaşı, PC 663’e bir mektup bırakıyor. Kendisini göremediği için büfeye teslim ediyor. Büfedeki herkes mektubu okuyor. Mektubun içerisinde bir de anahtar bulunuyor. Faye’nin tahmin edeceği gibi bu anahtar, PC 663’ün evine aittir. PC 663 ise, inatla mektubu Faye’den teslim almıyor. Belki korktuğu için, belki de hafızasını korumak için.  

PC 663, elinde kalan yalnızlığı ritüelleri ile baş başa kaldığında evde eski sevgilisini hatırlatan eşyalar ile konuşmaya başlıyor. Sabuna gittikçe zayıfladığını, kendisini salmaması gerektiğini söylerken, mutfakta duran bezi, çok sulu gözlü olmasından dolayı azarlıyor. Onun için, kız arkadaşının arkasında bıraktığı bütün eşyalar ve hatıralar matemdedir. Hepsi PC 663’ün yalnızlığını paylaşmakta, eski kız arkadaşı için yas tutmaktadır.  

Faye ise, merakına yeniliyor ve kendisine küçük bir oyun kuruyor. PC 663’ün anahtarını kullanarak, o mesaideyken evine giriyor ve orada zaman geçirmeye başlıyor. Onun oyuncakları ile oynuyor, onun tabağından yemek yiyor ve her şeyi onun bıraktığı gibi bırakıyor. Sonraları iddiayı biraz daha büyütüyor, evini temizlemeye başlıyor, kıyafetlerini ütülemeye, diş fırçasını değiştirmeye, zayıflayan sabununu yenilemeye, ıslak bezi kurutmaya, evine müzik CD’si bırakmaya, içeceğine uyku hapı atmaya, hatta PC 663’ün depoladığı sardalyaları bile başka bir konserve ile değiştirmeye başlıyor.   PC 663 ise bütün bu olanlardan umarsız, çevresindeki hatıra eşyalarını iyi görünmekle suçluyor. Onun için sabunun azalmamış olması, iyi görünmesi, kilo almasına ve kendisini salmasına işarettir. Bezin ıslak olması ise umursamaz olmasına delalettir. Hayatında değişen her şey, eski kız arkadaşının onu yalnız bırakmasına senkronizedir ve bu yolculukta ona eşlik etmektedir.  

Burada herkes kendi içerisinde bir ilişkidedir. Faye ise, PC 663’e aşıktır. Onun yatağında bulduğu uzun saça ağlayacak kadar aşıktır ona ama bunu kendi başına yaşamaktan zevk almaktadır. Hiçbir beklentisi yoktur. Aşkı tek kişilik olarak kabul eder. Hiçbir zaman fazlasını da düşünmez.  Taa ki Faye ve PC 663, kapı eşiğinin yanlış yerinde bekleyene kadar.  

Faye, rutin ev temizliğini sonlandırdıktan sonra evden çıkmak amaçlı kapıyı açtığında, PC 663’ü kapı eşiğinde buluyor. İkili kapının yanlış yerlerinde durmaktadır. Hangisi o eve daha çok hakimdir? Hangisi o evin yemeklerini, temizlik ürünlerini ve temizliğini sağlamaktadır? Hangisi o evde olan bitenden daha çok haberdardır?  

Bu noktada işler Faye’in düşündüğünden daha ileri gider ve PC 663 onunla randevuya çıkmak istediğini söylüyor. İşin ilerisini düşünmeyen ve her zaman içinden geleni yapmaya alışık olan Faye, son anda bir karar değişikliği yapıyor, buluşacakları California restoranında beklerken, her zaman şarkısını dinlediği California’nın nasıl bir yer olduğunu merak ediyor ve oraya gitme kararı alıyor. Giderken de PC 663’e bir mektup bırakıyor. Mektuplardan nasibini almış olan PC 663, geç saatlere kadar bekliyor ve mektubu açmıyor. Önceki mektup ile aynı kaderi paylaşma yolunda ilerleyen yeni mektup, son anda yağmurda çöpte beklemekten kurtuluyor ve PC 663 tarafından itinayla inceleniyor.  

Bir sene sonra Faye, elinde valizi ve üzerinde hostes kostümü ile Büfe’ye geldiğinde, büfeden yüksek sesle California Dreaming şarkısını duyuyor ve büfede düzenleme yapan PC 663’ü görüyor. PC 663, büfenin yeni sahibi olduğunu açıklıyor.

Peki bir insanın sevgisi bizi ne kadar değiştirebilir? Biz farkında olmadan bizi ne kadar ehlileştirebilir ya da hırçınlaştırabilir? Biz beklentisiz sevgilerimizde çevremizdekileri ne kadar etkileyebiliriz? Beklentisiz sunduğumuz her duygu gerçekten karşıdakine ulaşabilir mi? Herkes yaşadığı ilişki içerisinde yalnızdır, herkes aşkı ya da sevgiyi kendi yorumu ile yaşar. Belki de kişiyi değiştirebilecek tek olgu aşk ya da sevgidir. Inception’dan da öğrendiğimi gibi, pozitif duygular, negatif duygulardan daha ağır basar. Bu nedenle beklentisiz sunulan sevgi ya da duygu verimleri her zaman sonuç alır, son kullanma süreli bir aşk olmasa bile son kullanma süresi olmayan bir hatıra olarak hayatımızda yer alır.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bursa ilan Bursa kumaş takipci gönder